“KAŞ! Her seferinde hayran olduğum, gerçek anlamda tatil hissini bana veren Türkiye’deki ender yerlerden.”

Neden Kaş’ı bu kadar seviyoruz?

Özür dilerim diğer tatil bölgelerimiz kırılmasın, özellikle Bodrum ve Çeşme’ye kıyasla bir başkadır Kaş… Farklı bir tatil anlayışıdır. Tamamen kafa dinlemek üzerine. Kimisi çok sever kimi ise nefret eder. Çünkü herkesin tatilden beklentisi farklı. Aslında Kaş yazısını hazırlama konusunda da emin olamıyordum. Acaba saklı mı kalsa, çok bilinmese mi bozulmasa mı diye hep gelir aklıma. Ama artık iş çığrından çıktı. Bir Kaputaş Plajı fotoğrafı bile yetiyor insanları buraya çekmeye. (Çünkü neden Instagram pozum olmasın) 😀

Kaş’a nasıl gidelim?

Antalya ya da Dalaman’a uçak bileti alıyorsunuz. Peki hangisi daha mantıklı derseniz; Dalaman’ı tercih ederseniz daha az zaman kaybı yaşarsınız ve prensesler gibi Kaş’a varırsınız. Dalaman’dan Kaş’a 2,5 saatte Antalya’dan ise 4 saatte vardığınızı düşünün karar sizin. 😀

İlk akla gelen tabii ki araç kiralamak, Dalaman’dan araç kiralayıp manzaralar eşliğinde arabanızı kullanabilirsiniz. Kaş’ın çevresini de arabanızla püfür püfür gezebilirsiniz. Ama arabanızı nereye park edeceksiniz falan filan hiiiç bilemiyorum çünkü Kaş merkez minnak bir yer. Yarımada tarafında konaklamayı düşünüyorsanız kesin araba kiralayın derim. Yoksa araba kiralamak şart mı? Bence değil. Bu sebeple ben Dalaman’dan shuttle tercih ettim. Biz Kaş’a çok sık gittiğimiz için her iki yolu da denedik. Antalya’ya da uçtuk, Dalaman’a da. Ben size her iki seçeneğin detaylarından bahsedeyim…

Biletinizi Antalya’ya aldıysanız: Antalya Havaalanı’ndan, Antalya Otogarı’na gitmeniz gerekiyor. Havaalanı ve otogar yaklaşık 40-50 dakika sürüyor. Otogara gitmeniz için 3 alternatif mevcut: Havaş: 12 TL, Halk Otobüsü: 7,5 TL (600 numaralı)Antalya Otogarı’ndan, Kaş’a Batı Antalya firmasından biletinizi alarak gidebilirsiniz. Bu yolculuk yaklaşık 4-4,5 saat sürüyor. Yolluk falan yapın, zaman bir şekilde geçiyor. Bilet ücreti: 30 TL

Biletinizi Dalaman’a aldıysanız: 100 TL tek yön transfer ücretiyle Kaş’a gidebilirsiniz. Bu yolculuk ise 2-2,5 saat sürüyor. Açıkcası uçak biletinizi nereye uyguna buluyorsanız orası bizce daha mantıklı. Dalaman uçuşları genelde daha pahalı olabiliyor bu da aklınızda olsun.

Kaş sıcağı ve kalabalığını hafife almayın!

Yazın hurra diye giden tatilcilerden olmayın; kalabalıklarda, sıcaklarda boğulmayın derim. Kaş tatilinizi daha sakin geçirmek istiyorsanız; en uygun aylar Mayıs-Haziran ve Eylül-Ekim. Eylül tam zamanı aslında. Ufaktan tatilciler çekiliyor, okullar açılıyor. İşte şimdi Kaş severler keyfini sürebilir. 

Kaş’ta ne kadar para harcarım?

Kaş her açıdan güzel ama ne yazık ki ülkemiz çok pahalandı. Hatta şu an bu yazıyı okurken tahminen daha da pahalanmış olacaktır.. Ne demek istediğimi anlamışsındır çok fazla detaya girmiyorum ama hele ki alkol kullanıyor ve her akşam içeceğim diyorsan planı programı iyi yapmalısın. Ama genel bir kıyaslama yapacak olursak, diğer popi tatil beldeleri Bodrum ve Çeşmeye’ oranla daha ucuza bir tatil geçireceğini de belirtmek isterim.

Kaş’ta Airbnb mi otel mi?

Kaş’ta öyle şaşalı, 5 yıldızlı oteller yok. Her bütçeye göre kahvaltı dahil butik oteller, pansiyonlar bulunuyor. Geceliği 200 ile 500 arasında değişiyor. Aaa tabi bu fiyatların sezonuna göre farklı olabileceğini unutma. Benden sana tavsiye erken rezervasyon ile bu işi hallet!

Bizim gibi bebekli iseniz butik oteller bir tık zor olabilir. Hele ki bebeniz ek gıda sürecindeyse mutfaklı geniş bir daire daha cazip geliyor. İşte o zaman hop Airbnb. Tabi tek sebep bu değil özellikle pandemi sonrası en çok talep gören şeylerden biri Airbnb’den ev kiralamak. İnsanlar daha izole olayım aynı zamanda tatil yapayım diyerek bu seçeneğe yöneliyor. Airbnb’de çok güzel evler var. Havuzlu villalar kalabalık arkadaş ya da aileyle çok mantıklı olabilir.

Biz nerede kaldık? – Kalacağız?

Bizi uzun zamandır takip edenler bilir, her sene Kaş’a gideriz. Bizim tercihimiz genelde butik oteller. Şehir merkezinde birçok tatlı otel bulunuyor. Upper House ve 8 Pansiyon bizim deneyimlediğimiz 2 otel. Hangisi peki diye soracak olursanız 8 Pansiyon! Karşılama, temizlik konum süper! Eylül’deki Kaş seyahatimizde yine orayı tercih ettik. Kaş’ın arka sokaklarında dolanırken tesadüfen bulduk desek! Arnavut kaldırımlı Uzun Çarşı’yı tırmandıktan sonra sola dönünce İlkokul Sokak’ta. Duvarlarına asılan renkli sandalyeler ve minnoş graffitilere dalmışım. Binaya bir şöyle alıcı gözüyle bakıyorum Noyan’a “Ya ne tatlı bir ev burası!” diyorum veee işte karşınızda 8 pansiyon! Binanın dışında çeşit çeşit yazılar göreceksiniz. Tamamen gelen misafirler ve pansiyon yönetiminin eseri. Reporposing adı verilen yaklaşımdan beslenen bu özel pansiyon, asıl amaç dışında kullanılan yaratıcı, bir o kadar da fonksiyonel tasarımlarla dolu. Örneğin ingiliz anahtarından kapı kolu! Her odanın ambiansı ve tasarımı bambaşka!

Harika bir terası var. Kahvaltılar için bu terasa çıkıyorsunuz. Otelin güleryüzlü ablalarının ellerinden güzel bir kahvaltı artık o sabah poğaça mı, pişi mi yoksa börek mi yaptılar sabah uyanıp odadan çıkarken, heyecanla o merdivenleri tırmanıyorsunuz. Marinaya 150, otobüs terminaline 800 metre kadar uzaklıkta. Yani epey yakın! 2 dakikalık hafif tempo yürüyüş ile sahile inmeniz mümkün. Pansiyonda kalabileceğiniz 12 odadan 8’i şehir, 4’ü ise deniz manzaralı.

Tabii ki şehir merkezinde barlara paralel konumda olduğu için müzik sesi odanıza gelecek ama öyle bangır bangır uyutmayan bir ses değil bizce ama siz bilirsiniz. 🙂

Kaş merkezde kalabileceğiniz birkaç butik otel önerisi isterseniz seve seve efendim! Mesela Çınar Otel. Biz kalmadık ama konaklayan arkadaşlarımız epey memnundu. Kaş’ın en güzel meyhanelerinden biri olan Ruhi Bey Meyhanesi’nin sahibi işletiyor. Zaten Ruhi Bey’in hemen bitişiğinde!

Ve son bir güncelleme: Instagram’daki hesapları ile tanıdığımız ve pek sevdiğimiz Oylum ve Onur; yani nam-ı diğer Bayaiyi Kaş’ta butik bir otele ortak oldu. Kuytu Terrace. Kaş’ın tarihi çarşısında, 10 odalı, panoramik Kaş ve Meis manzaralı terasıyla oldukça cezbedici. Odaları da şirin mi şirin.

Bir de Luff Otel var. Kaş’ın en yenilerinden kendisi. Tasarımı, odalar gerçekten harika gözüküyor. 3 kişi kalma imkanınız olan Executive Suite’i bile var.

Eğer daha sakin, sessiz bir konaklama istiyor; arabanızla geliyorsanız da Çukurbağ Yarımadası ya da Limanağzı’nı tercih edebilirsiniz.

Kaş ve çevresinde yapılacaklar

Mavi Tur:

Sanırım bu Kaş tatilinin en en en güzel günü olacak! Teknemizle en güzel sulara açılacağız. Mutlaka yapılacaklar listesinin en başına lütfen bu tekne turunu koyalım. ANLAŞTIK?

Bu tura katılmak için 2 seçeneğiniz var. Biri; Kaş Liman’da göreceğiniz teknelere binmek. Bunlarla Sabah 10.00 gibi yola çıkıp akşam dönersiniz. Ama genel olarak bu seçenek %90 kalabalık ve müzikli bir tekne turudur. Bir de yolculuk epey uzun sürer.

Diğeri ise; Otobüsle Üçağız’a gidip. Üçağız’dan kalkan teknelere binmek. Bu yolculuk 45 dakika sürüyor. Böylece Kaş’tan denize açılıncaya kadarki yolculuğu karadan yapmış olursunuz. Bu hem zamandan kazanmak hem de daha çok koy görmek demek. Dolu dolu vakit geçirmek için önerimiz bu seçenek olacaktır.

Yok ben tura katılmam ya biz bize olalım, mavi tura arkadaş grubumuzla çıkalım derseniz; Eğer 5-6 kişilik bir arkadaş grubuysanız limanda küçük bir tekne kiralayabilirsiniz. Böylece tura 50 kişiyle değil, kendi grubunuzla çıkarsanız. Ama biraz maliyetli olabilir. Bizden söylemesi!

Kekova turu ile batık kent ve Akvaryum Koyuna gidecekseniz. Görecekleriniz gerçekten ufkunuzu açacak. 🙂

Kekova Antik Şehri: Bu adanın tarihsel adı Dolichiste. Bildiğimiz adıyla Kekova Adası’nın kuzey kıyısında büyük bölümü deniz altında kalmış batık bir kentin kalıntıları gibi görülüyor. Bu yüzden de sualtı arkeolojisi yönünden büyük önem taşıyor. Üçağız sonrasında teknemiz ile yaklaşık olarak 30 dakika süren bir yolculukla Kekova’ya varıyoruz. Rehberimiz hemen mikrofonu eline alıyor ve anlatmaya başlıyor. M.S. 2. Yüzyılda oluşan deprem sonrası sular altında kalan batık kentin izlerini görüyorsunuz. Tur teknelerinin çoğunda teknenin altını gösteren bir cam düzenek bulunuyor. Ama oradan bakmanıza gerek bile yok zaten yukarıdan çok net bir şekilde görebiliyorsunuz. 🙂Bu bölgede suyun içinde ve dışında Likya tipi lahitleri de sıkça göreceksiniz. Batık kentin bulunduğu Kekova’da yüzmek tabii ki yasak. Sadece izleyip bir garip hissediyorsunuz. Gözümün gördüğü her parçayı tamamlamaya çalışıyor ve hayal ediyorum. Şu evin çatısı değil mi? Az önce üzerinden geçtiğiniz bir kalıntı belki bir okuldu, belki de sadece bir ev. Bu sorular aklınızdan silinmeyebilir.

Akvaryum Koyu: Görüp, görebileceğiniz en güzel su! Turkuazın rengini görünce kendimi şılop diye atasım geldi. Ve attı! Burada yarım saat aralıksız sürekli yüzüp ve dalıp asla ve asla doyamamak diye bir şey var! Kekovaya geldiyseniz kesinlikle görmeden gitmeyin denizin berraklığı ve temizliği doğanın içindeki huzur ile birleşiyor ve muhteşem bir duygu birleşmesi yaratıyor.

Tersane Koyu: Onlarca gemi yapımında kullanılan ya da bu konuda yardımcı malzeme üreten dükkanlar su altında. Ve siz onların üzerinden yine bir tekne ile geçiyorsunuz.

Korsan Mağarası: Evet burası cidden bir korsan mağarasıymış dostlar! Tee eski zamanlarda bu mağara korsanlar tarafından kullanılıyormuş. Rehberimizin “Arkadaşlar herkesi teknenin ortasına doğru alalım, lütfen kafalarınıza dikkat edin! Teknemizin burnunu mağaranın içine doğru sokacağız.” demesiyle pır pır pır çarpıyor kalbim. 🙂O da ne seslere bak yaklaştıkça daha da yükseliyor. Vik! vik! Vik! Arkadan bir teyzemiz “Ay yunus var!” diye bağırarak az daha heyecandan öldürüyordu beni. Ne yunusu ya mağara bu, tabii ki yarasa bu! Dağılabiliriz.

Simena/Kaleköy: Bu gezi esnasında beni en çok etkileyen yerlerden biri de burası oldu. Buraya sadece deniz yoluyla ulaşılabiliyor olması ise aklıma Tayland seyahatimde gördüğümüz balıkçı köyü Koh Payne’yi anımsatttı.

Tekne turları burada 1 saatlik bir mola veriyor. Ama şunu söylemeliyim ki bu süre ucu ucuna yetiyor. Hem kaleye çıkacağım, hem fotoğraf çekeceğim, hem dondurma yiyeceğim.” diyorsan, acele et!

Kale’ye tırmanmak 15-20 dakika sürüyor. Kaleye çıkmadan evvel iş adamı Mustafa Rahmi Koç’un restore ettirerek Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışladığı kendi adını taşıyan ilkokuluna da uğrayabilirsiniz. Okulun önündeki manzara da enfes! Ayrıca Kaleköy’ün tepesinde Rahmi Koç’un muazzam bir villası bulunuyor. Kale’den baktığınız zaman su içinde ki kral mezarını ve karada bulunan kral mezarlarını görebilmekte mümkün. Ben unuttum ama, bu güzel manzarayı arkanıza alıp fotoğraf çekinmeyi sakın siz unutmayın.

Dondurma Meselesi

Keçi sütünden yapılan meşhur dondurma meselesine gelince. Kaleköy’e adım atar atmaz, tur görevlileri “en meşhuru bu!” diye sizi yönlendirecek. HEE TAMAM! Deyip devam edin. O merdiven boyunca 3 tane dondurmacı var. Evet en meşhuru rehberlerimizin tavsiye ettikleri çıkarken ilk sağdaki. Yani ‘Ankh Cafe’, 1987 yılından beri gerçek meyvelerden yapılan içinde hiçbir şekilde katkı maddedisi bulunmayan sadece 3 çeşit muz, şeftali ve fındık.

Denedim evet değişik amma velakin hemen birkaç basamak üstünde konumlanan: The I am Here Cafe, açılalı 1 sene olmasına rağmen çeşitleri ve lezzetiyle adamı bayıltır. Şimdi Ankh’cılar çıkıp beni topa tutabilir. Ben kötü demiyorum zaten. Bilerek ikisini de denemek istedim. İkisi de kıvam olarak çok farklı. Ankh yerken dondurma yiyor gibi hissetmedim açıkcası. Dilimde hep pütür pütür bir his oldu. Neyse efendim, IamHereCafe’de; Keçi sütlü, bal badem, tahin ceviz, frenk inciri, karadut, nar, muz, şeftali, nane limon, kavun, çikolata ve çok daha fazlası mevcut. Sanırım tatmadığım kalmadı. Hepsi çok güzel. Benim favorim keçi süt, nane limon, karadut, tahin! Ya bir de Mevlüt var ki “Ablacım, abicim tahinliyi tatmadınız siz olmazz!” deyip koştur koştur getirdi. Ya sen ne şahane bir adamsın. Bir de elinize sağlık demek için yanaşıyoruz. Birer top daha ikram ediliyor. Gerçekten bu dondurmanın lezzetini unutmam imkansız! Giderseniz Mevlüt’e benden de selam iletin dostlar!

Esmeralda Koyu: En son durduğumuz, yüzdüğümüz koy burasıydı! Suyun rengi yine cezbediyor…

Turu hangi firmadan alalım?

Biz Kekova turumuzu Kaş merkezde bulunan Latebreaks’den satın aldık. (Kaş’ta meydandan Küçükçakıl’a gelmeden, mavi barın iki yanı) Kişibaşı 100 TL ödedik. Bu 100 TL içine bisküvili çay molası ve öğle yemeğiniz dahil. İçecekler ücretli ama büfesi sanırım Kaş’taki en uygun yer. 🙂 Öğle yemeği nasıl diye soracaksanız. 5 çeşit meze ve tavuk ızgaraydı. Meze deyince böyle hani az bişey falan diye düşünüyor insan. Ya da tek ben öyle düşündüm. Neyse hemen yediğimiz menüyü sayalım size. Makarna salatası, Sebzeli bulgur pilavı, mücver, bezelye, bol malzemeli yeşilli salata 🙂 Bir tekne turuna göre her şey gayet lezizdi. “Noyan bak bakim başka mücver kalmış mııı?” 😀Her neyse şimdi reklamlar! Gibi olacak ama vallaha da billaha da samimiyetle söylüyorum. Kekova turunda tüm firmalar aynı güzergahı takip ediyor ama Latebreaks biraz daha erken çıkıyor. Yüzme molalarında kalabalık tekne dolu bir koyda yüzmek zorunda kalmıyorsunuz. Mis!

Xanthos Antik Kenti:

Antik Çağda Likya’ya başkentlik yapan yer Kentte ele geçen en eski kalıntılar M.ö 8. Yüzyıllara dayanıyor. Vakti zamanında burada yaşayanların ise 35,000 ile 40,000 arasında olduğu tahmin ediliyor.

Myra Antik Kenti:

Aynı adı taşıyan ova üzerinde kurulmuştur. Myra Antik Kenti özellikle Likya Dönemi kaya mezarları, Roma Dönemi tiyatrosu ve Bizans Dönemi Aziz Nikolaos Kilisesi (Noel Baba) ile ünlüdür. Antalya-Demre otobüsleri ile Demre’ye ulaştıktan sonra özel araçla Myra’ya gidilebilir.

Nicholas Kilise ve Müzesi:

Dünyada Noel Baba olarak tanınan Aziz Nikolas, Lykia bölgesinin önemli kentlerinden biri olan Patara’da doğmuş ve Myra’da yaşamış. Bölgede görebileceğiniz ayakta kalmış harika yapılardan birisi olduğunu unutmayın. Giriş ücreti 20 TL, gişeden müzekart da temin edebilirsiniz.

Meis’te turist olmak:

Eğer ki Schengen vizeniz var ise hiç düşünmeden gitmeniz gerekir. Fotoğraflarına bakıp duruyorum ki kartpostal gibi duruyor. Kişi başı gidiş dönüş biletinizi 25 euro’ya MeisExpress’den alabilirsiniz.

Kapıda vize olayı da var evet ama çok da mantıklı olduğunu düşünmüyoruz. Kapıda vize hakkında daha detaylı bilgi edinmek için tıklayın.

Kalkan:

Ağırlıklı İngiliz turistlerinin olduğu (hatta o kadar çoklar ki biz turist konumundayız…) buralara gelmişken mutlaka gezip görmeniz gereken yerler arasında. Yarım gününüzü ya da bir gününüzü ayırarak keyifli bir kaç mekanında zaman geçirebilir çarşısında tur atabilirsiniz. Fiyatlar Kaş ortalamasının üzerinde olduğunu hatırlatırım. Daha detaylı bilgileri Kalkan rehberinde bulabilirsiniz.

Böyle tüm dünya üzerime üzerime çöktükçe ah be Kaş’a mı yerleşsem diye sürekli düşüneceğimiz bir tatilin sonunda size şu satırları yazıyoruz…

Kaş tatili boyunca bize bir rahatlık geldi ki sormayın. E tabii gittiğimiz her mekanda karşılaşıp, iki kelam ettiğimiz herkes bir yerlerden çekip gelmiş. Niye? Şehir hayatı, stresi, kaosundan kaçıp kurtulmak için. Şimdi hepsinin yüzü gülümsüyor ve öyle sakin sakin duruyorlar ki sanırsın oradaki dünya mutluluk güneşi doğuruyor her sabah.

Denize Nerede Girelim?

Limanağzı: En en güzel deniz önerisini ilk sıraya koymayı sizlere borç bilirim. Karadan ulaşım bir hayli zor olduğu için hala bakir hala çok çok güzel. Kaş limandan hareket eden piyade tekneleriyle gidiş-dönüş kişibaşı 20 TL ödeyerek berrak sulara kavuşuyorsunuz. İstediğiniz saatte kalkıp dönüyorsunuz. Limanağzı’nda tercih edebileceğiniz birkaç beach var. Bunlar; Bilal’in Yeri, Delos Beach ve Nuri’s Beach. Biz teknemizin ilk durduğu nokta olan Bilal’in Yeri’nde atıyoruz kendimizi iskeleye. 2 kişilik üstü açık, 2 şezlong ve şemsiyeli bir ağaç ev seçiyoruz kendimize. Manzaraya tamamen hakimiz, sahildeki diğer vatandaşlardan hafif bir yüksekte durduğumuz için de burası sakin ve oldukça keyifli. Bilal’in Yeri’nde kişi başı şezlong şemsiye 25 Lira ama genel olarak her işletmede olduğu gibi yiyecek içecek alacaksanız bu ücreti ayrıca ödemiyorsunuz.Delos Beach, aynı zamanda otel hizmeti veriyor. Dışarıdan Beach için gelen müşteriler için giriş ücreti :30 TL. Nuri’s Beach’de ise 40 TL harcama yapmanız gerekiyor. Bu ücret kişibaşıdır. Zaten sabah saatlerinde gidip akşam döneceğinizi düşünürsek o ücreti %90 geçeceksiniz. Sandviçi, yemeği, patetesi, birası ya da herhangi bir içeceği oooo…

Hidayet’in Koyu: Bir diğer güzel suya sahip plajımız! Limanağzı’na çok benziyor. Yine kayalık ve turkuaz cam gibi sularda yüzeceğiniz bir koy. Hem otel, hem plaj hem de restoran hizmeti vermektedir. Giriş ücreti yok, şezlong ve şemsiyo için kişibaşı 20 TL ödüyorsunuz.

Küçük Çakıl: Aman kim ne derse desin benim için Küçük Çakıl / Derya Beach çok keyifli. Derya Beach’in yanındaki ücretsiz plaj Küçük Çakıl. Adı üstünde büyük değil. Sabah 7 gibi buraya gelip ayılmak gibisi yok. Havlunuzu kapın buz gibi suya pıtır pıtır girin.

Derya Beach: Seneler evvel de buraya geldiğimiz için favorimiz. Kişibaşı minimum 35 TL harcama ile buranın keyfini çıkarabiliyorsunuz. Derya Beach’in, pizzası özellikle deniz mahsüllü olanı, Narlı Jack’i ve Honey Beach kokteyli de enfes.

Büyük Çakıl: Kaş’taki en soğuk suya sahip plajlardan biri. En önemli özelliği ise ücretsiz olması. Burada birkaç işletme de bulunmaktadır.

Kaputaş: Herhalde burasını artık bilmeyen kalmamıştır. Turizm dergilerinden ve reklamlarından aşina olduğumuz dünyanın sayılı plajlarından olan Kaputaş! İnsan gördüğü anda gerçekten çok etkileniyor. Kesinlikle atmosfer olarak enfes! Bir de merdivenleri var tabi. Böyle bir abartılma yok. Alt tarafı 190 basamak kardeşim. Amma abartılmış. Eğer belirli sebepleriniz yok ise çok abartılacak bir yanı yok. Sonuçta devamlı inip çıkacağınızı düşünmüyorum. Ama tabi özel sebepleriniz varsa biraz zorlayabilir.

Benim size tavsiyem, sabahın ilk saatlerinde gitmeniz olacaktır. Araç ile gidiyorsanız park sorunu yaşayabilirsiniz. Hele ki yüksek sezonda epey sıkıntılı. Aracınız yok ise otobüs ile ulaşımı sağlabilirsiniz. Ki bence aracınızı bırakın direkt olarak öyle gidin.

Denizi tabi ki enfes. Ancak öğle saatlerinden itibaren dalgalar yüzmenize engel olabilir hatta yüzmeyi çok iyi bilmiyorsanız tehlikeli! Eskiden yoktu ancak şu an belediye işletmesi mevcut. Yeme- içme fiyatları Kaş’a göre uygun, isteğe göre şemsiye vs kiralayabiliyorsunuz.

Patara: Patara antik kenti yakınında bulunan ve bu bölgedeki en büyük ve en güzel plajlardan olur kendileri ve pek tabii koruma altında. 08:00-20:00 arası kullanıma açık. Patara, kumsalı çevredeki kumsalların en uzunu ve en turistik olanlarındandır. Kumu o kadar incedir ki insanın saatlerce koşup oynayası gelir. Bir de Patara hakkında asıl bilmeniz gereken şey burası deniz kaplumbağalarına aittir. Denizi bana soracak olursanız Kaş’tan sonra çok tatmin etmese de, buralara gelmişken bir uğrayın derim. Şezlong ve şemsiye: 10 TL.